Atatürk Köşesi

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
 






Atatürk Köşesi


1881 yılında Selanik’te doğdu. İlk öğrenimini ve askerî öğrenci olarak orta öğreniminin bir kısmını Selanik’te yaptı. Manastır Askerî Lisesi’ni bitirdi.1902 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1905 yılında Harp Akademisi’nden mezun oldu.Orduda çeşitli vazifeler aldı. 1913 yılında Sofya’da Ataşe Militer olarak bulundu.
Birinci Dünya Harbi sırasında, Çanakkale Muharebelerinde, Tümen Komutanı olarak görev yapıı. 1916 yılından itibaren, Doğu ve Güney cephelerinde Kolordu ve Ordu Komutanlığı yaptı. Bitlis ve Muş’u düşman işgalinden kurtaran kuvvetlerin başındaydı. Filistin ve Suriye cephelerinde görev aldı.
Mondros Mütarekesi’nden sonra Sevr Anlaşması hükümlerine dayanılarak ülkenin yabancılar tarafından işgali üzerine, son Osmanlı padişahı Vahdettin Han tarafından Anadolu’ya gönderildi.19 Mayıs 1919′da Samsun’a çıkarak Türk millî mücadelesini başlattı.Amasya Genelgesi, Sivas ve Erzurum Kongrelerini topladı. Askerî görevlerinden istifa ederek 23 Nisan 1920′de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni topladı. Meclis Başkanı seçildi.5 Ağustos 1921′de Başkomutanlık görevini üstlenerek Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtarılması için mücadeleye devam etti. Sakarya Meydan Savaşı’nı kazandı. 19 Eylül 1921′de Meclis tarafından kendisine Mareşal ve geleneksel Gazi ünvanı verildi.
26 Ağustos 1922′de işgalci Yunan kuvvetlerine karşı Büyük Taarruz’u başlattı. Beş gün sonra 30 Ağustos 1922′de de Başkomutanlık Meydan Savaşı kazanıldı.Lozan Barış Konferansı’ndan sonra, 11 Ağustos 1923′de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yeniden Başkan olarak seçildi. 9 Eylül 1923′de kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanlığı’ na seçildi.
29 Ekim 1923′de Cumhuriyet’in ilân edildiği gün, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Dört dönem üst üste seçildi.10 Kasım 1938′de öldü.
  • ATATÜRK KRONOLOJİSİ
1881
Selanik’te doğdu.

1893
Askeri Rüştiye’ye girdi ve Kemal adını aldı.

1895
Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi’ne girdi.

1899 Mart 13
İstanbul Harp Okulu Piyade sınıfına girdi.

1902
Harp Akademisi’ne girdi ve burada gazete çıkardı.

1905 Ocak 11
Harp Akademisi’ni Yüzbaşı olarak bitirdi, Şam’a 5. Ordu’nun 30. Süvari Alayı’nda staj yapmak için atandı.

1906 Ekim
Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Şam’da topçu stajını yaptı ve Kolağası oldu

1908 Temmuz 23
Meşrutiyet’in ilan edilmesi için çalışmaları.

1909 Mart 31
31 Mart ihtilalinde Hareket Ordusu Kurmay Subayı olarak çalıştı.

1911 Eylül 13
Mustafa Kemal, İstanbul’a Genelkurmay’a naklen atandı.

1911 Kasım 27
Mustafa Kemal, Binbaşılığa yükseldi.

1912 Ocak 9
Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta Tobruk saldırısını yönetti.

1913 Ekim 27
Mustafa Kemal, Sofya Ateşemiliterliği’ne atandı.

1914 Mart 1
Mustafa Kemal, Yarbaylığa yükseltildi.

1915 Şubat 2
Mustafa Kemal, Tekirdağı’nda 19. Tümeni kurdu.

1915 Şubat 25
Mustafa Kemal’in Maydos’a gidişi.

1915 Haziran 1
Mustafa Kemal’in Albaylığa yükselişi.

1915 Ağustos 9
Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı’na atandı.

1915 Ağustos 10
Mustafa Kemal, Anafartalar’dan düşmanı geri attı.

1916 Nisan 1
Mustafa Kemal’in Tuğgeneralliğe yükselişi.

1916 Ağustos 6
Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş’u düşman elinden kurtardı.

1917 Eylül 20
Mustafa Kemal, memleketin ve ordunun durumunu açıklayan raporunu yazdı.

1917 Ekim
Mustafa Kemal, İstanbul’a döndü.

1918 Ekim 26
Mustafa Kemal, Halep’in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde düşman saldırılarını durdurdu.

1918 Ekim 30
Mondros Mütarekesi’nin imzalanması.

1918 Ekim 31
Mustafa Kemal’in Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atanması.

1918 Kasım 13
Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nın kaldırılması ve Mustafa Kemal’in İstanbul’a dönüşü.

1919 Nisan 30
Mustafa Kemal’in Erzurum’da bulunan 9. Ordu Müfettişliği’ne atanması.

1919 Mayıs 15
İzmir’e Yunan’lıların asker çıkarması.

1919 Mayıs 16
Mustafa Kemal, Bandırma vapuruyla İstanbul’dan ayrıldı.

1919 Mayıs 19
Mustafa Kemal, Samsun’a çıktı.

1919 Haziran 15
Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi ünvanını aldı.

1919 Haziran 21
Mustafa Kemal, Ulusal Güçleri Sivas Kongresi’ne çağırdı.

1919 Temmuz 8 / 9
Mustafa Kemal, askerlikten çekildi. (Saat: 20:50)

1919 Temmuz 23
Mustafa Kemal’in başkanlığı altında Erzurum Kongresi’nin toplanması ve bir Temsil Kurulu seçerek dağılması. (7 Ağustos 1919)

1919 Eylül 4
Mustafa Kemal’in başkanlığı altında Sivas Kongresi’nin toplanması ve 11 Eylül’de sona ermesi.

1919 Eylül 11
Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Başkanlığı’na saçildi.

1919 Ekim 22
Amasya Protokolü’nün imzalanması.

1919 Kasım 7
Mustafa Kemal, Erzurum’dan milletvekili seçildi.

1919 Aralık 27
Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye’yle birlikte Ankara’ya geldi.

1920 Mart 20
İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmesi, Mustafa Kemal’in protestosu, Ankara’da yeni bir Millet Meclisi toplama girişimi.

1920 Mart 18
İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ın son toplantısı.

1920 Mart 19
Mustafa Kemal tarafından Ankara’da üstün yetkiyi taşıyan bir Millet Meclisi toplanması hakkında illere duyuruda bulunulması.

1920 Nisan 23
Mustafa Kemal, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı.

1920 Nisan 24
Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi.

1920 Mayıs 5
Mustafa Kemal’in başkanlığında ilk Hükümet’in toplantısı.

1920 Mayıs 11
Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.

1920 Mayıs 24
Mustafa Kemal’in cezası Padişah tarafından onaylandı.

1920 Ağustos 10
Osmanlı İmparatorluğu delegeleriyle İtilaf Devletleri arasında Sevr Antlaşması’nın imzalanması.

1920 Ocak 9 / 10
Birinci İnönü Savaşı.

1921 Ocak 20
İlk Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) Kanunu’nun esas maddelerinin kabulü.

1921 Mart 30 / Nisan 1
İkinci İnönü Savaşı.

1921 Mayıs 10
Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi’nde Anadola ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu’nun kurulması ve Mustafa Kemal’in Grup Başkanlığı’na seçilmesi.

1921 Ağustos 5
Mustafa Kemal’e Başkumandanlık görevinin verilmesi.

1921 Ağustus 22
Mustafa Kemal’in yönetiminde Sakarya Meydan Savaşı’nın başlaması.

1921 Eylül 13
Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılması.

1921 Eylül 19
Mustafa Kemal’e Mareşallik rütbesinin verilmesi ve Mustafa Kemal’in Gazi ünvanını alması.

1922 Ağustos 26
Gazi Mustafa Kemal’in Kocatepe’den Büyük Taarruz’u yönetmesi.

1922 Ağustos 30
Gazi Mustafa Kemal’in Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı’nı kazanması.

1922 Eylül 1
Gazi Mustafa Kemal’in: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri !” emrini vermesi.

1922 Eylül 9
Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesi.

1922 Eylül 10
Gazi Mustafa Kemal’in İzmir’e gelişi.

1922 Ekim 11
Mudanya Mütarekesi’nin imzalanması.

1922 Kasım 1
Gazi Mustafa Kemal’in önerisi üzerine saltanatın kaldırılması.

1922 Kasım 17
Vahdettin’in bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul’dan kaçması.

1923 Ocak 29
Gazi Mustafa Kemal’in Latife Hanım’la evlenmesi.

1923 Temmuz 24
Lozan Antlaşması’nın imzalanması.

1923 Ağustos 9
Gazi Mustafa Kemal’in Halk Fırkası’nı kurması.

1923 Ağustos 11
Gazi Mustafa Kemal’in 2. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na seçilmesi.

1923 Ekim 29
Cumhuriyet’in ilan edilmesi.

1923 Ekim 29
Gazi Mustafa Kemal’in ilk Cumhurbaşkanı olması.

1924 Mart 1
Gazi Mustafa Kemal’in Büyük Millet Meclisi’nde Halifeliği kaldırması ve öğretimin birleştirilmesi hakkında açış nutkunu söylemesi.

1924 Mart 3
Hilafetin kaldırılması, öğrenimin birleştirilmesi, Şer’iyeve Evkaf Vekaletiyle (Bakanlığıyla), Erkanıharbiyei Umumiye Vekaletinin kaldırılması hakkındaki yasaların Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilmesi.

1924 Nisan 20
Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye (Anayasa) Kanunu’nun kabul edilmesi.

1925 Şubat 17
Aşarın kaldırılması.

1925 Ağustos 24
Gazi Mustafa Kemal’in ilk defa Kastamonu’da şapka giymesi.

1925 Kasım 25
Şapka Kanunu’nun Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmesi.

1925 Kasım 30
Tekkelerin kapatılması hakkındaki kanunun kabulü.

1925 Aralık 26
Uluslararası takvim ve saatin kabulü.

1926 Şubat 17
Türk Medeni Kanunu’nun kabulü.

1927 Temmuz 1
Gazi Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı sıfatı ile ilk kez İstanbul’a gitmesi.

1927 Ekim 15 / 20
Gazi Mustafa Kemal’in Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kurultayı’nda tarihi Büyük Nutku’nu söylemesi.

1927 Kasım 1
Gazi Mustafa Kemal’in 2. Kez Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi.

1928 Ağustos 9
Gazi Mustafa Kemal’in Sarayburnu’nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.

1928 Kasım 3
Türk Harfleri Kanunu’nun Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmesi.

1931 Nisan 15
Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu’nun kurulması.

1931 Mayıs 4
Gazi Mustafa Kemal’in 3.kez Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi.

1932 Temmuz 12
Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu’nun kurulması.

1933 Ekim 29
Gazi Mustafa Kemal’in Cumhuriyet’in 10. Yıldönümünde tarihi nutkunu söylemesi.

1934 Kasım 24
Gazi Mustafa Kemal’e Büyük Millet Meclisi tarafından ATATÜRK soyadının verilmesi kanununun kabul edilmesi.

1935 Mart 1
Atatürk’ün 4. kez Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi.

1937 Mayıs 1
Atatürk’ün çiftliklerini Hazine’ye ve taşınamaz mallarını da Ankara Belediyesi’ne bağışlaması.

1938 Mart 31
Atatürk’ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin ilk resmi duyurusu.

1938 Eylül 15
Atatürk’ün vasiyetnamesini yazması.

1938 Ekim 16
Atatürk’ün hastalık durumu hakkında günlük resmi duyuruların yayınına başlanması.

1938 Kasım 10
Atatürk’ün ölümü. (Perşembe, saat: 09.05)

1938 Kasım 11
İstanbul Şehir Meclisi’nin olağanüstü toplantı yapması. Saraydaki Cumhurbaşkanlığı forsunun indirilerek yerine yarıya kadar indirilmiş Türk Bayrağı’nın çekilmesi.

1938 Kasım 12
Atatürk’ün ölümü dolayısıyla, Yüksek Öğretim gençliğinin Üniversite Konferans Salonu’nda toplanması.

1938 Kasım 13
Gençliğin Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde toplanarak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i koruyacaklarına ant içmeleri.

1938 Kasım 14
Büyük Millet Meclisi çok hazin bir toplantı yaptı.

1938 Kasım 15
Hükümet Atatürk’ün Ankara’da ebedi istirahat yerine konulacağı 21 Kasım 1938 tarihini ulusal yas günü olarak duyurdu.

1938 Kasım 16
İstanbul’lular Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’ndaki katafalkı önünde sabahın ilk saatlerinden gecenin son saatlerine kadar saygı ve üzüntü içinde son görevlerini yaptılar.

1938 Kasım 19
Büyük bir törenle, Atatürk’ün Dolmabahçe’den alınan yüce cenazesi, önce Sarayburnu’na, oradan Zafer torpidosuyla Yavuz zırhlısına götürüldü.Yavuz zırhlısıyla İzmit’e kadar götürülen tabut, oradan Ankara’ya yolcu edildi.

1938 Kasım 20
Atatürk’ün sevgili naşı Ankara’ya ulaştı ve Ankara’da Büyük Millet Meclisi önündeki katafalka konuldu. Ankara’lılar da son görevlerini saygıyla yaptılar.

1938 Kasım 21
Atatürk’ün cenazesinin Etnoğrafya Müzesi’ndeki Geçici Kabre konulması.

1938 Kasım 25
Atatürk’ün vasiyetnamesinin açılması.

1938 Aralık 26
Atatürk’ün “Ebedi Şef” sanıyla anılmasının kabul edilmesi.

1953 Kasım 4
Atatürk’ün Geçici Kabri’nin açılması.

1953 Kasım 10
Atatürk’ün cenazesinin Anıt-Kabir’e nakledilmesi.


ATATÜRK VE BİLİM

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu
büyük önder Mustafa Kemal Atatürk,
yalnızca bir asker, komutan, diplomat,
politikacı ve devlet adamı değildi.
O, bir düşünürdü de...
O’nun, ulusumuzun toplumsal yapısı, uygarlık ve çağdaşlık anlayışı, dinsel inancı ile “Türk” ve “insan” olmanın anlamı konusunda yazdığı kimi yazılar, yaptığı kimi konuşmalar, üzücüdür ki,
Türk halkına ulaştırılmamıştır.
Türk halkının büyük bir bölümü, bu nedenle,
Mustafa Kemal Atatürk’ü,
tanıması gerektiği düzeyde tanıyabilme
ve O’nu anlaması gerektiği düzeyde anlayabilme olanaklarından yoksun bırakılmıştır.
Aşağıda O’ndan kalan elyazısı belgelere dayanan "Bilim ve Teknoloji" hakkındaki görüşlerini okuyacaksınız.

Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol göstericisi ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız... Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız.
Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı akla ve gerçeklere uygun olarak göremez. Hayat felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına girmeye mahkumdur.
Başarılı olmak için aydın sınıf ve halkın zihniyet ve hedefi arasında doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır.
İlerlemek yolunda yapılacak her önemli teşebbüsün, kendine göre önemli sakıncaları vardır. Bu sakıncaların en az dereceye indirilmesi için tedbir ve teşebbüslerde hata yapmamak lazımdır.İnsanların hayatına, faaliyetine egemen olan kuvvet, yaratma ve icad yeteneğidir. Manevi kuvvet ise özellikle ilim ve iman ile yüksek bir şekilde gelişir.Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber, yolun kabul edilebilir, mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır. 
Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse o zaman, ancak o zaman gelecek nesiller birbirinden kademe kademe yüksek seviyede bir yükselme grafiği meydana getirebilir ki, insanlığın ilerlemesinin amacı da budur.Bir millet için mutluluk olan bir şey diğer millet için felaket olabilir. Aynı sebep ve şartlar birini mutlu ettiği halde diğerini mutsuz edebilir. Onun için bu millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden istifade edelim, ancak unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz.Milletimizin tarihini, ruhunu, geleceklerini gerçek, sağlam, dürüst bir görüşle görmeliyiz
Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak lazımdır.
Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış, diploma almış gelmiş olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupa’ya, Amerika’ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanat nerede varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye çok zayıf kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur. Hayati gerçekleri bilerek, bilmeyenlere de uygun bir yol ile veya zor ile anlatarak amacımıza yürüyeceğiz... Bizi o amaca varmaktan alıkoyan iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlardır. Bunlar bizi bir sömürge haline koymak için ilerlememizi istemeyenlerdir. Fakat çiftçi arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha zararlı, daha öldürücü bir sınıf daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan hainlerdir. Aklı eren, memleketini seven, gerçeği gören kimselerden böyle bir düşman çıkmaz. İçimizden böyleleri çıkarsa onlar ya aklı ermeyen cahiller, ya memleketini sevmeyen kötüler, ya gerçeği görmeyen körlerdir. Biz cahil dediğimiz zaman mutlaka okula gitmemiş olanları kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de, özellikle sizlerin içinizde görüldüğü gibi, gerçeği gören gerçek bilginler çıkar.
       Sanayileşmek, en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En başta vatan savunması olmak üzere, ürünlerimizi değerlendirmek ve en kısa yoldan en ileri ve mutlu Türkiye idealine ulaşabilmek için, bu bir zorunluluktur.
Memleket için kaçınılmaz olan sanayiinin kurulması bitmedikçe, her yönden kalp huzuru bulmamıza imkân yoktur. Bu sebeple, memleketin sanayiye ait donanımını tamamlamak için, bütün gayret ve dikkatimizi çekmeyi yerinde buluyorum.Türkiye’de devlet madenciliği, milli kalkınma hareketi ile yakından ilgili, önemli konulardan biridir.

Genel sanayileşme düşüncemizden başka, maden arama ve işletme işine, herşeyden önce dış ödeme vasıtalarımızı, döviz gelirimizi artırabilmek için devam etmeye ve özel bir önem vermeye mecburuz.Maden Tetkik ve Arama Dairesi’nin çalışmalarına en yüksek gelişme hızını vermesini ve bulunacak madenlerin, verimlilik hesapları yapıldıktan sonra planlı şekilde hemen işletmeye konulmasını temin etmemiz lazımdır. Elde bulunan madenlerin en önemlileri için, üç yıllık plan yapılmalıdır.
İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü madeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur.
Harp sanayi kuruluşlarımızı, daha çok geliştirme ve genişletme için alınan tedbirlere devam edilmeli ve sanayileşme çalışmamızda da ordu ihtiyacı ayrıca gözönünde tutulmalıdır... Bütün uçaklarımızın ve motörlerinin memleketimizde yapılması ve hava harp sanayiimizin de bu esasa göre geliştirilmesi gerekir. Hava kuvvetlerinin kazandığı önemi gözönünde tutarak, bu çalışmayı planlaştırmak ve bu konuyu layık olduğu önemle milletin görüşünde canlı tutmak lazımdır.İlim, tercüme ile olmaz, inceleme ile olur.İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki, beni bilim adamları aydınlatsınlar. Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel (yapıcı) yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz (ödün) vermediğimizi akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver (eksen) üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.•
* Bu yazı Bütün Dünya dergisinden alınmıştır.

ATATÜRK'ÜN BİLİM İLE İLGİLİ SÖZLERİ

Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı
için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin
dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru
yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fenin yaşadığımız her
dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri
zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl
önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar
bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim
ve fennin içinde bulunmak değildir.
1924

Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz.
Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız...
Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak medeniyet
düzeyinin üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen
ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan olacağız ve her
millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt
ve şart yoktur.
1922

Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz.
Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız...
Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak medeniyet
düzeyinin üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen
ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan olacağız ve her
millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt
ve şart yoktur.
1922

Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin,
inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi
çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin
kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı, akla ve
gerçeklere uygun olarak göremez. Hayat felsefesini geniş
bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına
girmeye mahkumdur.
1922

Başarılı olmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi
arasında doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın
halka telkin edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından
alınmış olmalıdır.
1923

Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen
bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini
ve ne yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı,
onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek
bir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır.
1923

Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir.
İlim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak
lazımdır.
1923

Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış,
diploma almış gelmiş, olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu
bir şey olmaktan başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek
için ilim ve fen almak için Avrupa'ya, Amerika'ya ve her
tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz.
İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanat nerede varsa
gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye ok zayıf
kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur.
1923

İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben
emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim adamları aydınlatsınlar.
Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız,
bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel (yapıcı) yönlerini
gösteriniz, ben takip edeyim.
1923

Ben, manevî miras olarak hiç bir ayet, hiçbir dogma, hiçbir
donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım
ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda
olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere
tamamen eremediğimizi fakat asla taviz vermediğimizi, akıl
ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.
1923

alıntıdır...

Bilim gerçeği bilmektir.
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.

Atatürk'ün Matematiğe Kazandırdığı Kelimeler
Bölen
Bölme
Bölüm
Bölünebilme
Çarpı
Çarpan
Çarpanlara Ayırma
Çember
Çıkarma
Dikey
Limit
Ondalık
Parabol
Piramit
Prizma
Sadeleştirme
Pay
Payda
Teğet
Maksumunaleyh
Taksim
Haric-i Kısmet
Kabiliyet-i Taksim
Zarb
Mazrup
Mazrubata Tefrik
Muhit-i Daire
Tarh
Amudi
Gaye
Aşar’i
Kat’ı Mükafti
Ehram
Menşur
İhtisar
Suret
Mahrec
Hatt-ı Mübas


ATATÜRK'ÜN HAYATI
Atatürk'ün yaşamı, ilkeleri, devrimleri, kişilik özellikleri, eğitim anlayışı, söylevleri, fotoğrafları, filmleri, onun için ne söylediler, bir ömre sığdırdıkları Atatürk'le ilgili hertürlü bilgiye ulaşmak için...


Atatürk'ün Okul Hayatı


Atatürk'ün okul hayatı ve okul yılları içerisinde gösterdiği azim ve istikrar takdire layıktır.
Ulu önderimiz İlkokul eğitimi için, Selanik'teki Şemsi Efendi okuluna gitmiş, ancak babasını çok küçük yaşlarda kaybedince okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal,  kız kardeşi Makbule ve annesi ile birlikte dayısının Selanik yakınlarındaki çiftlik evine yerleşmişlerdir; yaşamları bu şekilde bir süre devam etmiştir.


Atatürk çiftlikte çalışırken, annesi okula gitmemesinden endişe duymaya başlamıştır. Sonra, annesinin Selanik'te bulunan kız kardeşinin yanına giderek Askeri Rüştiyeye kaydını yaptırmıştır. Rüştiye'yi 1895 yılında bitiren Mustafa Kemal Manastır'daki Askeri İdadi'ye girmiş ve başarılı bir şekilde bitirmiştir. Mustafa Kemal daha sonra İstanbul'a gitmiş, 13 Mart 1899 yılında başladığı Harbiye'yi bitirdikten sonra,1902 yılında Harp Akademisine başlamış ve 11 Ocak 1905 yılında kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur.

Atatürk'ün Öğrenim Hayatı ve Gençliği

Küçük Mustafa, Haziran 1887'de başladığı ilk
öğrenimine bir süre annesinin arzusuna
uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle
mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden
 babasının isteği ile Selanik'te çağdaş eğitim
yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve
ilkokulu burada bitirdi.



Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük Mustafa'nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu.

Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. Ali Rıza Efendi'nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selânik yakınlarındaki Lankaza'da bulunan Rapla çiftliğinde subaşılık yapan kardeşi Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nedeniyle küçük Mustafa'nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat, çok geçmeden Selanik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti.


İlk öğretmeni Şemsi Efendi

Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulundan
sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi'ne
devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça
öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile
 vurması üzerine bu okuldan ayrıldı ve 1894
yılının Temmuz-Ağustos aylarında kendi kararı
 ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek
öğrenimine burada devam etti. Yazları, dayısı
 Hüseyin Efendi'nin yanına gider, okul
zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa, bu
okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları
arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa
zamanda kendisini gösterdi ve
öğretmenlerinin sevgisini kazandı;
öğretmenleri neredeyse kendisine bir arkadaş
muamelesi yapma gereğini hissetmişlerdi.


Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki diğer Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu.


Manastır İdadisi
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başarı ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na girdi. 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisinde devam etti.1903 yılında Üsteğmen olmuştu.11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu.

Harbiye Mektebi / Pangaltı -ISTANBUL
Harp Okulunda ve Harp Akademisinde de
zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile
kendisini arkadaşlarına ve hocalarına
tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını
kazanmıştı.
 

Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında
matematiğe, edebiyata ve güzel söz
söylemeye karşı da merakı ve eğilimi vardı.
Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde, memleket
ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı.



Devir istibdat idaresi idi ve bu davranışları aleyhine olabilirdi; ancak çevresince gerçekten çok sevilişi, düşüncelerinde samimî oluşu, onun herhangi bir tertibe kurban gitmesini önlemişti. Bununla beraber Harp
Akademisi'nden mezuniyetini izleyen günlerde istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki düşünceleri ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul'da tutuklu kaldı; sonra bir nevi sürgün olarak vazife ile 5 Şubat 1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam'a atandı.